Ondalık ve İtaat

Kuzey Teksas’da önderlik ettiğim Pentekost kiliselerinden birinin Pazar Okulu eğitmeni beş çocuk sahibi bir duldu. Kendisi ve çocukları 40 sente pamuk topluyorlardı. Köhne küçük bir evde oturuyorlardı.

Böyle olmasına rağmen Cumartesi günleri kilise ofisine gelir, “Hagin Kardeş, biraz yemek alabilecek kadar birkaç dolar para kazandık, işte ondalığımız burada. Yarına kadar beklemek istemiyorum çünkü biliyorum ki harcarım, çünkü çok muhtaç durumdayız.”

Ondalığını kilisenin hesabına koymak üzere alırdım ve kadın ofisimizden ayrıldıktan sonra kapıyı kapatıp ağlardım. Onun ondalığını kabul etmem gerektiğini biliyordum; yoksa onun bereketini bozmuş ve bereketinin faydalarını engellemiş olacaktım.

Sonra bir gün 10 sent ile gelip, “1 dolar kazandık. İşte ondalığım” dedi.

Bu kadının büyük kızı ilkokul birinci sınıfta yedi yıl boyunca kalmış yine de adını yazmayı öğrenememişti. Birinci sınıfı hiç geçemedi. Sonunda okul yetkilileri anneden artık kızı okula göndermemesini istedi. 7 yaşında çocuklarla oynayan 14 yaşında bir kızdı. O ekonomik buhran yıllarında bu durumda çocuklar için özel sınıflar ya da özel devlet okulları yoktu.

Kilisede ise 3 ya da 4 yaşında bir çocuk gibi davranıyordu; zihinsel olarak zaten o yaşlardaydı. Eğer annesinin yanında oturmayıp kilisede gezmek istese, aslında yere eğilir kilise sıralarının altından karnı üzerinde sürünerek öne kadar giderdi. Sonra da bir çocuk gibi sırada büzülür ve uyurdu.

Bir uyanış toplantısında bir akşam, bu kız kilisenin önüne çıktı (kimse ondan böyle bir şey istememişti) ve diğer insanlarla birlikte diz çöktü. Kurtuluşa kavuştu ve Kutsal Ruh’la doldu ve bilinmeyen dillerle konuşmaya başladı. Birden çok çarpıcı bir değişim gerçekleşti!

Bundan önce kendi başına yıkanamıyordu. Eğer kimse ona banyo yaptırmazsa çok berbat görünüyordu. Ama bir gecede – evet, tam o geceden söz ediyorum – içeri girdi, oturdu, sanki 18 yaşında bir kız gibi hareket etmeye başladı. Saçını taramıştı, güzel giyinmişti ve güzel görünüyordu.

Gözlerimize inanamadık. Sonsuz yaşamı ve Tanrı’nın doğasını yaşamına almak onun zihnini yüzde 90 düzeltmişti! Bu benim tanık olduğum en büyük mucizelerden biriydi.

Bu olay İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda gerçekleşti. Kız bazı akrabalarını ziyarete gitmişti ve oradayken çok güzel bir davranış sergiledi ve öylesine güzel görünüyordu ki, komşu çiftlikte oturan bir çocuk ona çıkma teklif etti. Bu kızcağız daha önce hiç kimseyle çıkmamıştı. Birbirlerini beğendiler ve çocuk evlenme teklif ettiğinde kız kabul etti. Kocası askere çağrıldığında bir süre kaynanası ile birlikte yaşadı ve kaynanası ona okuma yazma öğretti.

Ben ise zaman geçmiş ve müjdeleme hizmeti yapmak üzere o kiliseden ayrılalı çok olmuştu. Bir süre sonra bir cenaze töreninde konuşmak üzere yolum yeniden o kiliseye düştü. Kilisedeki bir görevliye, “O kıza ne oldu” diye sordum.

Bu kadın beni dışarı çıkartıp, “Kocasını bir kamyon kazasında kaybettiğini işitmiştin, değil mi” diye sordu.

“Evet” dedim.

“İnşaat işlerinden dolayı kocasının oldukça iyi bir sigortası vardı ve kocası öldükten sonra birkaç yüz bin dolar sigorta parası aldı.” Sonra uzakta bir yer işaret ederek, “Şu karşıda inşa edilen yeni siteleri görüyor musun?”

O küçük kasabada yeni inşa edilen bazı evler görüyordum.

Kilisenin görevlisi, “Bu siteleri o inşa ettiriyor” dedi, “Müteahhit kendisi; sermaye sahibi kendisi. Tüm parasını kendisi idare ediyor. Bir düşünsene!”

Orada kalakalıp yine ağlamaya başladım – bu sefer farklı bir tür ağlamaydı. Çok sevinçliydim, Tanrı’ya övgüler olsun ki, Rab’be itaat ettim ve annesinin ondalıklarını kabul ettim. Kızı da aynı şekilde ondalık vermeyi öğrenmişti.

Kilise görevlisi dedi ki, “Ben hala kilisede çalışıyorum. Sözüme güvenebilirsin, bu kadın iki küçük çocuğu ile birlikte her Pazar kilisenin en ön sırasında tapınır. Çocukları kilisedeki en temiz giyinen, en uysal çocuklardır. Her zaman ondalıkla ve sunuları ile dolu zarfı yanındadır. Her Pazar!”

Bu kadının nereden nereye geldiğini düşündüm: 14 yaşındayken ilkokul birinci sınıfta yedi kez kalıp yine de adını bile yazamayan bir kızdan, bulunduğu bölgeye site inşaatı yaptıran otuz yaşlarında genç bir kadına…

Şu Kutsal Kitap ayeti benim de aklıma geldi, “Rab’bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Müjde’yi iletmek için meshetti…” (Luka 4:18).

Halleluya! Tanrı, “Bu ayet onun için geçerli değil demedi.” Hayır, aynı Müjde herkes için geçerlidir.

Fark neydi? Sonsun yaşam. Tanrı’nın yaşamı. İçine gelen bir şey onun zihinsel çalışmasını yüzde 90 artırdı. Ama sadece bununla da kalmıyor – kendisi de tohum ekti.

Ondalıklarını veriyordu ve ondalıkların da ötesinde eşinin eline geçen üç-beş kuruşluk gelirlerin ondalığını da veriyordu. Çok parası vardı ama yine aynı şeyi yapıyordu. Maddi konularda itaat etmemiş olsaydı bu bereket noktasına gelebilir miydi?

Kaynak: Kenneth E. Hagin

 

 

Duaya Mı İhtiyacınız Var?

Buraya Tıklayın